Şehrin gürültüsünden uzakta, başka bir dünyaya adım atmak ister misiniz? O zaman Büyükada tam da aradığınız yer! Prens Adaları’nın en büyüğü olan bu ada, hem tarihin izlerini hem de doğanın huzurunu bir araya getiriyor. Sakin sokakları, etkileyici manzaraları ve kültürel duraklarıyla, Büyükada ziyaretçilerine bambaşka bir deneyim sunuyor. Şimdi bu ada yolculuğuna çıkalım!
Adanın zirvesine doğru keyifli bir tırmanış yaparak ulaşılan Aya Yorgi Kilisesi, hem ruhunuzu hem de gözlerinizi doyuracak güzellikte bir manzaraya sahip. Tepeye çıkarken dilek tutmayı ihmal etmeyin; kim bilir belki de bu gelenek size sürprizler getirir! Tarihi kilise ve manastır kompleksi, hem mimarisi hem de sunduğu huzurla ziyaretçilerini büyülüyor.
1898 yılında otel olarak hayata başlayan bu görkemli ahşap yapı, zamanla Büyükada Rum Yetimhanesi olarak anılmaya başladı. Dünyanın en büyük ahşap binalarından biri olan bu yapı, zamana meydan okurcasına ayakta duruyor ve tarihe meraklı olanları kendine çekiyor. Her ne kadar restorasyonu bekliyor olsa da, dışarıdan bile bu devasa yapının ihtişamını görmek sizi etkilemeye yetecek.
Adanın kalbi diyebileceğimiz bir noktada bulunan Büyükada Saat Kulesi, 1923’ten bu yana meydanda zamanı işaret ediyor. Bu kule, aynı zamanda etrafındaki kafeler ve restoranlarla birlikte adanın sosyal yaşamının bir parçası olmuş. Bir kahve molası verip adanın ritmini yakalamak için en ideal yerlerden biri burası.
Büyükada’da tarihe adım atmanın en keyifli yollarından biri de Adalar Müzesi. 2010’da kapılarını açan bu müze, adaların kültürel ve tarihsel zenginliğini gözler önüne seriyor. Sergilerden etkinliklere kadar birçok farklı deneyim sunan müze, hem yetişkinler hem de çocuklar için eğlenceli bir keşif alanı. Adaların geçmişine dair merak ettiğiniz her şeyi burada bulabilirsiniz.
Doğa aşıkları için biçilmiş kaftan olan Dilburnu Tabiat Parkı, hem piknik alanları hem de doğayla baş başa kalabileceğiniz yürüyüş yollarıyla dikkat çekiyor. Özellikle yaz aylarında aileler ve arkadaş grupları için harika bir kaçış noktası. Denize nazır bu parkta, şehir hayatının stresini geride bırakmak işten bile değil!
Türk edebiyatının unutulmaz isimlerinden Reşat Nuri Güntekin’in bir dönem yaşadığı bu mütevazı ev, edebiyat severler için nostaljik bir durak. İçine girmek mümkün olmasa da dışarıdan bakmak bile bu büyük yazara bir selam göndermek gibi. Adanın sakin sokaklarından birinde yer alan bu ev, aynı zamanda tarihle iç içe bir yürüyüşe de davet ediyor.
Yaz sıcaklarında ferahlatıcı bir mola mı arıyorsunuz? Yörük Ali Plajı, Nakibey Plajı ve Prenses Koyu, temiz suları ve huzurlu atmosferleriyle adanın deniz keyfini yaşamak isteyenleri bekliyor. Deniz, kum, güneş üçlüsünün tadını çıkarmak ve çeşitli su sporlarına katılmak için Büyükada’nın plajları birebir.
Adanın doğusunda sessiz bir huzur köşesi olan Aya Nikola Manastırı, 17. yüzyıla uzanan köklü tarihiyle göz dolduruyor. Sessizliği ve dingin atmosferiyle, ruhunuza kısa bir mola vermek için ideal bir nokta. Etrafındaki doğal güzellikler ise manastırı ziyaret edenlere bir başka ödül gibi.
Ada Çarşısı, Büyükada’nın kalbinde atıyor. Kafeler, restoranlar, bisiklet kiralama noktaları ve hediyelik eşya dükkanlarıyla dolup taşan bu canlı çarşı, ziyaretçilere adanın enerjisini hissettiriyor. Hem keyifli bir alışveriş yapın hem de sokak lezzetlerini tadın; çarşının ritmine kapılmamak mümkün değil.
Büyükada’nın en bilinen geleneklerinden biri fayton turlarıydı; ancak çevre dostu bir adım olarak bu nostaljik araçlar yerini bisikletlere bırakıyor. Ada turu yaparken bir zamanlar faytonların izlediği güzergâhlardan geçebilir, bisikletle ada sokaklarını keşfederek Büyükada’nın doğal ve tarihi güzelliklerine yakından tanık olabilirsiniz.
Büyükada, yalnızca manzarasıyla değil, hikayeleriyle de göz kamaştıran bir yer. Aya Yorgi Kilisesi, tepesinden sunduğu panoramik manzarayla insanı kendine hayran bırakırken, Büyükada Rum Yetimhanesi ise geçmişin gölgesinde kalmış görkemiyle sizi büyüler. Tarihi köşkler, adanın asırlık zarafetini fısıldar. Ama ada sadece tarihiyle değil; serin plajları, bisiklet turları ve tabi ki dondurması, lokması ve taptaze balığıyla da akıllara kazınır. Bir de o adanın havasını içinize çekerken, bisikletinizle rüzgarı hissetmek var ki… İşte o paha biçilemez!
Adalara ayak basar basmaz, zaman adeta yavaşlar. Tarihi sokaklarında gezip eski İstanbul'un ruhunu keşfe çıkmak, plajlarda denizin keyfini çıkarmak günün ritüellerinden. Ama bisiklet kiralayıp adayı iki teker üstünde dolaşmanın tadı başka! Yerel restoranlarda adanın enfes lezzetlerine dalabilir, gün batımında çam ağaçlarının gölgesinde huzuru bulabilirsiniz. Eski zamanlarda faytonlar size rehberlik ederdi, şimdiyse yürüyerek ya da bisikletle adanın keşfedilmemiş köşelerine yol alabilirsiniz.
Büyükada’yı tam anlamıyla yaşamak için sabah erken saatlerde gelip tüm günü ayırmak en iyisi. Sabah, Aya Yorgi tepesine tırmanışla başlarsınız, ardından sahilde kısa bir mola verir, günün geri kalanını tarihi köşkleri ve çarşıyı gezerek geçirirsiniz. Tabii deniz sizi çağırıyorsa, bir yüzme molası da şart. Böylece, hem tarihe hem doğaya dokunduğunuz dolu dolu bir gün sizi bekler.
Büyükada, sadece sıradan insanların değil, edebiyat ve sanat dünyasının da sığınağı olmuştur. Ünlü Türk yazarı Reşat Nuri Güntekin’in bir zamanlar yaşadığı ev adanın sokaklarında gizlenir. Ancak adada dolaşırken sadece edebiyatın değil, tarihin pek çok ünlü isminin izine rastlayabilirsiniz. Belki de bir zamanlar bu köşklerde kimlerin oturduğunu tahmin ederken, kendinizi eski zamanlarda bulacaksınız.
İstanbul’dan Büyükada’ya doğru yelken açtığınızda, vapurla yaklaşık 1-1,5 saat boyunca denizin mis gibi havasını solursunuz. Ancak Bostancı'dan kalkan hızlı motorlarla bu süre daha da kısalır. Yani, göz açıp kapayıncaya kadar kendinizi adanın huzurunda bulursunuz. Deniz yolculuğu ise başlı başına bir keyiftir; martıların eşliğinde, şehri geride bırakarak bambaşka bir dünyaya yelken açarsınız.
Büyükada’nın sakin sokaklarında yürürken, tarih kokan köşkler sizi selamlar. Reşat Nuri Güntekin’in bir dönem yaşadığı ev bunların en bilinenlerinden. Ama bir de o eski zamanlarda adanın, İstanbul’un zengin ailelerinin, sanatçıların ve entelektüellerin yazlık cenneti olduğunu düşünün. Kim bilir, belki de o büyük kapıların ardında ne hikayeler yaşandı!
Tabii ki! Motorlu taşıtların gürültüsünden uzak bir ada düşünün. Yollar, sadece bisiklet ve yürüyüşe açık. Doğanın kucağında, tarihi binaların gölgesinde yürümek gerçekten bir başka. Her adımda farklı bir sürprizle karşılaşmak, Büyükada’yı yürüyerek gezmenin en güzel yanı. Hem ada öyle büyük değil, birkaç saat içinde en önemli noktalarına ulaşabilirsiniz. Ama o anların tadını çıkarmak isterseniz, acele etmeyin, ada sizi bekliyor.
Aya Yorgi Tepesi, Büyükada'nın belki de en etkileyici rotalarından biri. Tepeye ulaşmak için ada merkezinden başlayan yürüyüş yolunu tercih edebilir ya da bisikletle bu maceraya atılabilirsiniz. Fakat tepeye yaklaştıkça yol dikleşiyor, o yüzden rahat bir ayakkabı şart! Tepeye ulaştığınızda ise karşınıza çıkan manzara, çektiğiniz tüm zahmete fazlasıyla değiyor. O nefes kesici manzara karşısında, dilek tutmayı da unutmayın!
Tatilox Turizm Acenteliği Organizasyon İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi © 2023
