Diyarbakır, tarihi ve kültürel dokusuyla adeta geçmişin izlerini geleceğe taşıyan büyüleyici bir şehir. Surları, köklü kültürel mirası ve eşsiz mimarisiyle her köşesi keşfedilmeyi bekleyen bir açık hava müzesi gibidir. İşte Diyarbakır'da gezilecek en önemli durakların farklı bir pencereden anlatımı:
UNESCO'nun da dikkatinden kaçmayan Diyarbakır Surları, şehrin koruyucusu ve tanığı olarak asırlardır ayakta. 5,5 kilometrelik devasa duvarlarıyla şehri çevreleyen bu yapıt, dört farklı kapıyla size "hoş geldin" diyor: Dağ Kapı, Urfa Kapı, Mardin Kapı ve Yeni Kapı. Tarihin izini bu kapılardan geçerek sürebilirsiniz.
Surların hemen dışındaki Hevsel Bahçeleri, sadece doğanın değil, tarihin de kalbini oluşturuyor. Yüzyıllar boyunca Diyarbakır’ın bereketli mutfağını besleyen bu verimli topraklar, kuş gözlemcileri için de adeta bir cennet.
Tam 639 yılından beri gökyüzüne el açan bu ihtişamlı cami, Türkiye'nin en eski ibadet merkezlerinden biri olma özelliği taşıyor. Tarihî taş işçiliği ve eşsiz mimarisiyle ruhunuza dokunmaya hazır. Şehirdeki manevi atmosferin en yoğun hissedildiği yerlerden biri.
Ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın evine adım attığınızda, sadece bir müze değil, şiirin ta kendisi karşılıyor sizi. Şairin çocukluk yıllarını geçirdiği bu ev, onun dizelerine ilham veren atmosferi size sunuyor.
Geçmişin tozlu raflarından çıkarılan hazineleri keşfetmek isteyenler için Diyarbakır Arkeoloji Müzesi, tam bir zaman makinesi gibi. Burada sergilenen eserler, binlerce yıllık bir tarihin kapılarını aralıyor.
Diyarbakır’ın sosyal ve ticari kalbinin attığı bu tarihî han, günümüzde birbirinden renkli kafeler ve el sanatları dükkanlarıyla dolup taşıyor. Hasanpaşa Hanı’nın atmosferi, size geçmişin modern bir yorumunu sunuyor.
Türk düşünce tarihine yön vermiş bir isim olan Ziya Gökalp’in izleri bu müzede yaşıyor. Kişisel eşyaları ve yazılarıyla Gökalp’in yaşamına dair birçok detayı burada öğrenebilirsiniz.
Dicle Nehri’nin üzerinde zarif bir şekilde uzanan bu köprü, tarihî bir yapıdan çok, zamanın akışını simgeliyor. Gün batımında burada çekilen fotoğraflar, kartpostalları aratmıyor.
Dicle’nin serin suları kıyısında yürümek, şehrin doğal güzelliklerine karışmak demek. Yazın serinlemek isteyenler için en ideal kaçış noktalarından biri burası.
Kış aylarında Diyarbakır’ın tarihi sokaklarında gezmek, sakin bir atmosferde tarihe tanıklık etmek için harika bir zamandır. Soğuk havaya aldırış etmeyip surların arasında dolaşırken, tarihin derinliklerine daha da yaklaştığınızı hissedersiniz.
Şehrin simgelerinden olan surlar, her köşesiyle tarihin gölgesinde bir gezi sunar. Ayrıca Diyarbakır, mutfağıyla da ün salmıştır; her bir tabakta yüzyılların mirası saklıdır.
Sabah kahvaltısı, zeytin, peynir, bal ve kaymağın birleştiği bir şölen gibidir. Yanına yumurta çeşitleri de eklenince, güne enerjik başlamak kaçınılmaz.
Bağcılığın önemli olduğu Diyarbakır’da üzüm, fıstık ve badem başrolde. Bu verimli topraklar, hem meyve hem de bereketle dolup taşar.