Ödemiş’te görülesi yerler... Hem doğayla tarihin kucaklaştığı, hem de zamanın bir parçası olmayı vaat eden durakları var. İzmir’in bu cennet köşesi, öyle her köşe başında karşılaşılacak türden değil. Hem sakin, hem dolu dolu bir tatil arayanlar için birebir. Ama sıradan bir tatil değil, başka bir dünya gibi... Öyleyse nereleri görmeden dönmeyelim mi? Buyrun, bakalım...
1. Birgi
Birgi, taş evleriyle kendini hemen hissettirir. Ah o sokaklar, yüzyılların tanığı.
Osmanlı ve Selçuklu'dan kalma o eski evler mi, Çakırağa Konağı mı, her biri ayrı hikâye anlatır.
Bir de Aydınoğlu Mehmet Bey Camii var ya... ahşabın böylesi işlenmiş mi hiç? Gidip de görmeyen kaybeder.
Kış desen kayak... ama yazın da bir başka güzel. Doğa yürüyüşü seven, Bozdağ’ı görmeden yola devam etmez.
Kayak merkezinde karın tadı çıkarken, yazın dağ yürüyüşlerinde temiz havayı içine çekmek paha biçilmez. Piknik alanları cabası.
Gölcük öyle bir yer ki... Hem serin, hem huzur. Göletin etrafında yürümek mi, balık tutmak mı? Seçim senin.
Etrafında kamp da yapabilirsin. Gölcük’te her adımda doğanın seni içine çektiğini hissedersin.
Bölgenin geçmişini merak ediyorsan, uğramadan geçmek olmaz. Hem arkeolojik hem etnografik eserler var burada.
Sergiler, turlar... her köşesinde ayrı bir hikâye yatıyor. Biraz tarih havası solumak istersen, tam yeri.
Lübbey… sanki zaman durmuş da eski zamanların izleri hala taze.
Daracık sokakları, Osmanlı'nın nefesi, bu köyde hayat var. Burada doğayı hissetmeden geçemezsin.
Kaplıca deyince akan sular durur mu? Hele Bademli'de şifalı sular, hem bedenine hem ruhuna iyi gelir.
Bir de konaklama imkanı var. Kaplıcanın civarında doğa yürüyüşleri... dinlenmek garanti.
Cumartesi günü gelip pazarına uğramayan, Ödemiş’i gördüm demesin.
Taze sebze, meyve, el yapımı ne varsa burada. Zeytin mi istersin, peynir mi, el sanatı mı? Her biri bir arada. Yöresel tatları unutmadan alırsan, tadından yenmez.
Kurtuluş Savaşı'nın izi, İncirliova Anıtı’nda. Şehitlerin anısına dikilmiş bu anıt, tarih kokuyor.
Bir anma, bir duraklama... Bu anıt, savaşın sessiz tanığı.
Doğa ile iç içe bir kaçış noktası. Beydağ Barajı... Piknikler, balık tutma, doğa yürüyüşleri...
Çevredeki manzara, insana kendini başka bir dünyada hissettirir. Öyle sessiz, öyle sakin...
Osmanlı'nın o eski yapıları... Trenle yolculuk hiç bu kadar nostaljik olmamıştır.
Fotoğraf çekmek isteyenlere, tarihi kareler arayanlara birebir. Öyle bir geçmiş ki bu, izleri silinmemiş hala.
Bir yandan patatesiyle, bir yandan incir ve kestanesiyle... Ama unutma, Birgi de adını bu listeye yazdırmış durumda.
Dönmeden önce bir patates, incir, kestane al. Zeytin de unutulmaz elbet. Yöresel peynirler, tarhana ve el yapımı ne varsa alıp git.
Cumartesi. Kaçırmayın derim. Öyle bir pazar ki her köşesi dolu.
Kışın kayak, yazın doğa yürüyüşleri. Piknik yapmak isteyenler için ise harika alanlar.
Mevsime göre... Bazen açık, bazen değil. Gitmeden kontrol etmen lazım.
Yüksek mi yüksek, doğa severlerin cenneti. Kışın karın, yazın doğanın tadını çıkar.
2.157 metre. Yüksek mi yüksek.
Genelde Aralık'ta başlar, Mart’a kadar sürer. Ama mevsim bazen şaşırtabilir.
İzmir Ödemiş'e bağlı bir belde.
26 kilometre, yani arabayla yarım saat kadar.
Eskiden Aydın'a bağlıydı, 1923'te İzmir’e geçti.