Bazen yolculuk, hedefi bulmaktan çok, yolda kaybolmaktır. Bazen rotalar zor, bazen zorluklar büyük ama hep bir şey var ki, sizi o yolu aşmaya itiyor: Varış noktasındaki ödül. İşte o ödüllerin saklı olduğu yerler var; ulaşması güç, zahmetli, bazen meşakkatli… Ama her bir adımda kalbiniz daha da hızlanacak, çünkü sonunda karşınıza çıkan manzaralar, ruhunuzu okşayacak. Hazır mısınız? O zaman gelin, "ulaşımı zor ama görülmeye değer" yerlerin kapılarını aralayalım.
Burası, bir ada mı, bir masal mı? Kim bilir! Faroe Adaları, Atlantik'in derinliklerinde, Danimarka'ya ait ama çok uzaklarda bir yer. Evet, ulaşmak zor. Fakat orada, doğanın el değmemiş güzelliklerine tanıklık edeceksiniz. Yüksek dağlar, derin vadiler, fiyortlar… Hepsi bir arada, adeta büyülü bir dünya. Ulaşım? Öyle kolay bir şey değil. İster feribotla, ister uzun yolculuklarla… Fakat bir kez oraya ayak bastığınızda, kaybolmuş bir zamanın içinde bulacaksınız kendinizi. Huzur, en basit haliyle Faroe’da saklı.
Havasu Şelalesi, Arizona çölünün kalbinde, bir vahadır sanki. Mavi-yeşil sularının berraklığı, her yorgun adımı ödüllendirir. Varış zor, çünkü Grand Canyon’un derinliklerinde saklı. Ama işte o gizemli güzellik, her zorluğu unutmanıza neden olacak. Şelalenin sesi, kulaklarınızda yankı yaparken, çevredeki kızıl kaya ve çöl atmosferi bir başka dünyaya götürür. Yavaşça akıp giden zamanla, ruhunuzu dinlendirir, yalnızca orada olmanın tadını çıkarırsınız.
Bir masaldan fırlamışçasına, Zhangjiajie Ulusal Ormanı… Burada her şey devasa ve hayal gibi. Çinin güneyinde, vahşi bir ormanın içinde, uzun taş sütunları göğe doğru yükseliyor. Bu yer, Avatar filmine ilham kaynağı olmuştu, çünkü sanki gerçek değil. Yolculuğunuz zorlu, ama her adımda bir başka dünya keşfedeceksiniz. Hangi yoldan gittiğinizin pek bir önemi yok. Çünkü doğanın öylesine büyüleyici bir gücü var ki, tüm yollar, sonunda aynı noktada buluşuyor: Hayranlık.
Brezilya ve Arjantin arasında, sınırları aşan bir güzellik var: Iguaçu Şelaleleri. Burada, doğa kendini en vahşi haliyle gösteriyor. Suyun gücü, kulaklarınızı sağır ediyor; ama bir yanda büyüleyici orman, diğer yanda devasa kayalar… Ulaşmak, kolay bir iş değil. Ama bu şelalenin ne kadar büyük ve görkemli olduğunu gördüğünüzde, sadece gülümseyeceksiniz. Her damla su, bir tarih gibi düşer toprağa. Tüm zorluklar, gözlerinizin önündeki bu ihtişamla silinir.
Bir dağ ki, üç ülkenin sınırında yer alır. Bir dağ ki, başka bir gezegenden fırlamış gibi görünür. Mount Roraima… Efsanevi bir yükseklik, muazzam bir yalnızlık. Güney Amerika’nın en yüksek ve ulaşılması zor dağlarından biri. Yokuşları, dik yamaçları, patikalarda kaybolan izleriyle sizi bekler. Fakat zirveye tırmanmanın ödülü, eşsiz bir manzara, doğanın ta kendisidir. Yolculuk kolay değil, fakat bir kez tırmandığınızda, kendinizi evrenin tam ortasında bulacaksınız. Gözlerinizi kapatın, hayalini kurun; çünkü her zorluk, bu zirveye layık bir yolculuk…
Socotra Adası, Yemen’in güneydoğusunda, Hindistan Okyanusu’nda bir hazine. Burada her şey farklı. Bitkiler, hayvanlar, manzaralar... Adeta başka bir dünyaya adım atıyorsunuz. Ulaşmak zor. Ada, diğer dünyadan kopmuş gibi duruyor, çünkü zaman burada bambaşka akar. Endemik bitkilerle sarılı bu ada, adeta doğanın kalbinde gizli bir cennet gibi. Zorlu yolculuklar, nihayetinde “işte burada” dedirtecek bir manzara sunuyor.
Bhutan’ın en yüksek dağı, Gangkhar Puensum. Çıkması yasak olan, efsanevi bir zirve. Ama etrafındaki manzara, her şeyin ötesinde bir güzellik sunuyor. Yolculuk zor. Zirveye tırmanmak yasak ama etrafındaki köylerden yapacağınız bir yürüyüş bile, size bu bölgenin mistik ruhunu hissettirecek. Gangkhar Puensum, bir dağdan çok, halkının kalbinde bir efsane. Bu dağla ilgili çok şey söyleyebilirsiniz, ama tek bir şey gerçektir: Burada ruhunuzu bulursunuz.
Dünyada nereleri gezmeli?
Efsaneler, denizler, gökyüzü ve karasal topraklar… Dünya, bin bir renk ve bin bir sesle seni bekliyor. Bali’nin serin sabah rüzgarlarını hisset, Paris’in tarih kokan sokaklarında kaybol, Tokyo’nun neon ışıkları altında hayalini bul. Dünyada gezilecek yerler? Hepsi, her köşesi bir başka hikaye, her yolculuk bir başka serüven. Bir bakmışsın, Yeni Zelanda’dasın, doğanın kucakladığı uçsuz bucaksız vadilerde kaybolmuşsun, ya da Endonezya’nın adalarını keşfe çıkmışsın. Sözün kısası, dünyada gezilecek yerler seni çağırıyor; yalnızca cesaretini al, git!
Mersinde nereleri gezmeli?
Mersin, Akdeniz’in ince ruhlu bir prensesi gibi… Yelkenlilerin salınan gökyüzü ve denizin tuzlu kokusu arasında gezmelisin. Kızkalesi, o masalımsı kalesiyle seni bekliyor. Gökyüzüne el sallar gibi yükselen Toroslar’da yürümelisin. Cennet Cehennem Obruğu, seni bir başka aleme davet eder, sesini duyar gibi olursun. Silifke’de tarih, antik kalıntılar arasında sanki zamanla yarışır. Mersin, renklerin dans ettiği, Akdeniz’in en güzel hikayelerinden biridir; her köşesi ayrı bir öykü.
Türkiye’de nereyi gezmeliyim?
Bir ülke, bu kadar farklı olur mu? Evet, olur! Türkiye’de gezilecek o kadar yer var ki, her biri bir başka rüya. İstanbul’da, iki kıta arasında bir adım atarken, zaman bir an durur. Kapadokya’da peri bacalarının arasında kaybol, balonlar seni gökyüzüne taşırken, kalbinde özgürlük hissedersin. Antalya’nın masmavi sularında yüz, Efes’te tarih kokusunu içine çek, Aydın’da muazzam bir gün batımını izlerken, zamanı kaybet! Türkiye, bir ömür boyu bitmeyecek bir keşif yolculuğudur.
Mersin kaç günde gezilir?
Eğer zaman, Mersin’in güzelliklerine saygı gösterecek kadar uzun olsa, birkaç gün yeter. Ama hadi, bir hafta ayır, Toroslar’a tırman, Göksu Vadisi’nde kaybol, Mersin’in her köşesini adımla. Zaman ne kadar çok olsa da, Mersin’e her bakışın, yeni bir şey keşfetmene sebep olacak. O yüzden bir haftayı hak eder, hatta belki de bir ömrü.
Dünyanın en güzel yerleri nerelerdir?
Söylerken bile dudaklarında bir tat bırakan yerler var dünyada. Santorini’nin beyaz evleri, Mykonos’un mavi göğü, Patagonia’nın buzullarının ardındaki masalsı topraklar… Kuzey ışıkları, buzulların efendisi; orada, gözlerini yıldızlardan alamazsın. Her adımda başka bir dünyaya doğru gidersin. Dünyanın en güzel yerleri, bir yelkenli gibi seni ufuklara taşır. Her birisi bir hayal, ama her birisi de gerçektir.
Avrupa’da hangi şehirler gezilmeli?
Avrupa, bir aşk mektubu gibi yazılmış, her şehirde bir başka melodi var. Roma’da antik taşlar, Paris’te ise sanatla konuşan sokaklar seni bekliyor. Amsterdam’daki kanallar, senin adımlarını izlerken, Barcelona’nın renkli binaları, seni büyüleyecek. Prag, seni masallarının ortasında hissettirecekken, Viyana’daki saraylar, tarihin kokusunu derinden almanı sağlar. Avrupa, bir şehir değil, bir yaşam tarzıdır. Her köşe, bir başka öyküyle bezeli.
Dünyanın en güzel ülkeleri hangileri?
Dünyanın güzelliği, her köşesinde saklı bir hazinedir. İtalya, güler yüzlü insanları ve yemekleriyle seni sarar. Japonya, geçmişin izlerini gelecekle harmanlar. Yeni Zelanda, doğanın en saf halini sunar. Norveç, fiyortlarının derinliğinde seni kaybettirir. İsviçre’nin dağları, gökyüzüne kadar uzanır, adeta sana el sallar. Dünyanın en güzel ülkeleri, her bir adımda seni hayretlere düşürür.
Türkiye’de hangi şehirler gezilmeli?
Her biri birer hazine, her biri birer parça masal. İstanbul, iki kıtanın buluştuğu büyülü bir dünya. Kapadokya, peri bacalarının arasındaki rüya. Efes, antik dünyanın izlerini taşırken, Antalya, denizin sarhoş edici maviliğinde seni bekler. Bodrum, beyaz evleri ve sakinliğiyle huzur buldurur. İzmir, her adımında seni büyülerken, Trabzon, Karadeniz’in karanlık yeşilinden fısıldar. Türkiye’de her şehir bir şiirdir, her köşe bir masaldır.
Turistik yerlerimiz nelerdir?
O kadar çok ki! Ayasofya, tarihin derinliklerinden gelip seni sarar. Pamukkale’nin bembeyaz travertenleri, sana bir masal dünyası sunar. Göbekli Tepe, zamanın ötesinden bir sır fısıldar. Mardin, taşlarının üzerinde tarih kokusu bırakır, Kapadokya balonlarla uçarken sen de bir masalın içinde kaybolursun. Bodrum, denizin ve güneşin kucakladığı bir cennet gibi, Antalya ise denizin ve tarihin harmanlandığı bir eşsiz noktadır.
Yurt dışında ilk nereye gidilmeli?
Bir yolculuk, bir ilk adımla başlar. İlk rotan ne olmalı? Bunu ancak kalbin söyler! Belki Paris, sanatın ve aşkın şehridir; belki de Tokyo, eskiyle yeniyi buluşturur. İlk gideceğin yer, seni bir adım öteye taşır, bir başka dünyaya. Yola çık, çünkü her ilk adım, seni unutulmaz bir serüvene götürür.